Cumhuriyetin İlk Yılları: Bir Ulusun Doğuşu
Osmanlı'nın Son Dönemleri ve Çöküş
Osmanlı Devleti, yüzyıllar boyunca üç kıtaya hükmeden büyük bir imparatorluk olmuştu. Ancak 19. yüzyılın sonlarından itibaren artan dış borçlar, yenilgiyle sonuçlanan savaşlar ve içeride yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, devletin çözülme sürecini hızlandırdı. Balkan Savaşları ve ardından gelen Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı'yı tükenme noktasına getirmişti.
Bu dönemde devletin üst kademelerinde yer alan bazı yöneticiler, işgallere karşı ciddi bir direniş göstermemeyi tercih etti.Bunun sebebi ise gerekli kaynağın olmadığı ve bir direnişin iktidarı tamamen bitireceği düşüncesine dayanıyordu. Ancak Anadolu halkı, bu kaderi kabul etmeyerek Ülkenin dört bir yanında örgütlenen yerel direniş grupları, "Kuvay-i Milliye" adıyla halkın savunmasını üstlendi. Bu hareket kısa sürede bir ulusal dirilişin temeli haline geldi. Gazeteler basıldı, mitingler yapıldı ve bu direniş resm-en başladı.
Bir Önderin Doğuşu: Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal’in 1881 yılında Selanik’te dünyaya gelmesiyle başlayan bu sürecin onun çocukluk yıllarında yaşadığı zorluklar, kişiliğinde mücadeleci ve kararlı bir karakterin oluşmasına zemin hazırladı. Babası Ali Rıza Bey’in vefatından sonra annesi Zübeyde Hanım'ın yönlendirmesiyle medreseye gitse de, Mustafa Kemal modern eğitim almakta ısrar etti. Askerî okulda okuma kararı onun hayatını değiştiren dönüm noktalarından biri oldu.
Selanik Askerî Rüştiyesi’nde başladığı eğitim hayatı, Manastır Askerî İdadisi ve İstanbul Harp Akademisi ile devam etti. Öğrencilik yıllarından itibaren disiplinli yapısı, liderlik vasıfları ve stratejik düşünme yeteneğiyle dikkat çekti.
Mezun olduktan sonra Osmanlı ordusunda çeşitli görevlerde bulundu. Ancak onun asıl hedefi, milletinin bağımsızlığı için mücadele etmekti ve bundanasla geri kalmayacaktı.
Milli Mücadele ve Cumhuriyetin İlanı
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak kurtuluş mücadelesini fiilen başlattı. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleri ile halkın desteğini arkasına aldı. 1920 yılında Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla, bağımsız bir halk iradesi ortaya konmuş oldu.
1921’de Sakarya Meydan Muharebesi ve 1922’deki Büyük Taarruz ile düşman kuvvetleri Anadolu’dan tamamen çıkarıldı. Bu zaferin ardından 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin bağımsızlığı uluslararası arenada kabul edildi. Ve nihayet, 29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti resmen ilan edildi.
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Yapılan Reformlar
Yeni kurulan cumhuriyet, sadece siyasi değil; sosyal, kültürel ve ekonomik alanda da büyük dönüşümler gerçekleştirdi. Bu reformların amacı, çağdaş, laik ve halk,ın söz sahbi olduğu egemenliğe dayalı bir devlet yapısı kurmaktı.
• Saltanat ve Halifeliğin Kaldırılması: Tek adam yönetiminin sona ermesi ve halk iradesinin esas alınması sağlandı.
• Harf Devrimi (1928): Latin alfabesinin kabulüyle okuryazarlık oranı hızla arttı.
• Kadın Hakları: Kadınlara belediye seçimlerinde (1930) ve milletvekili seçimlerinde (1934) seçme ve seçilme hakkı tanındı.
• Eğitim Reformları: Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile eğitim birliği sağlandı. Medreseler kapatıldı, modern okullar açıldı.
• Soyadı Kanunu (1934): Her vatandaşın bir soyadı alması zorunlu kılındı. Mustafa Kemal’e "Atatürk" soyadı verildi.
Ekonomik ve Sosyal Alanda Yenilikler
Cumhuriyetin ilk yıllarında devletçilik ilkesi benimsenerek ekonomide planlı kalkınma hedeflendi. Sanayi yatırımları, şeker ve dokuma fabrikalarının kurulması, demiryolu ağının genişletilmesi gibi birçok adım atıldı. Aynı zamanda toplumsal yaşamda da büyük değişimler yaşandı: kılık kıyafet düzenlemeleri, takvim ve ölçü sistemlerinin yenilenmesi, soyut ve çağdaş bir vatandaşlık anlayışının temelleri atıldı.
Yeni Bir Kimlik : Cumhuriyet
Cumhuriyetin ilk yılları, bir ulusun yeniden doğuşunun destanıdır. Atatürk’ün önderliğinde yürütülen bu dönüşüm, sadece siyasi bir rejim değişikliği değil; aynı zamanda toplumun düşünce yapısını, yaşam biçimini ve dünyaya bakış açısını değiştiren köklü bir devrimdir. Bugün modern Türkiye’nin temel taşları, o yıllarda atılan adımlarla döşenmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş süreci ve ilk yıllarındaki reformlar, yalnızca geçmişimizi anlamak için değil, aynı zamanda geleceğimizi şekillendirmek adına da büyük önem taşımaktadır. Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet, özgürlük ve bağımsızlık temelinde yükselen bir halk iradesinin en güçlü simgesidir.
|  | 
| Görsel: Unplash/ Eren Namlı | 
 
 
 
Yorumlar
Yorum Gönder