Yeni Anayasa Tartışmaları: Türkiye Nereye Gidiyor?

Anayasa tartışmaları hız kesmeden devam ederken güncel gelişmelere şöyle bir göz atalım. 

Bu soruya yanıt verebilmemiz için sadece yaşanan darbe girişimini ya da yürütme erkine yapılan anayasal dokunuşları değil, aynı zamanda toplumun genel hukuk algısını ve adalet duygusunu da dikkate almak gerekiyor. Bugün insanlar sadece temel haklarının korunmasını değil, aynı zamanda bu haklara adil, ve eşit biçimde ulaşabilmeyi talep etmekteler, anayasa ise yalnızca devletin işleyişini değil, aynı zamanda bireyin devletle olan ilişkisini düzenleyen en temel somut bir belgedir.

Ancak mevcut sistemde bu ilişkinin bozulduğu, vatandaşların hem sosyal hem de hukuki anlamda kendilerini yalnız hissettiği açıkça görülüyor. Denetimli serbestliklerin artması, suç oranlarının düşmemesi ve yargı süreçlerine dair kamuoyunda oluşan güvensizlik hissi, hukuk devletinin içinin boşaldığına dair zamanla güçlü bir algı yaratmıştır. Dolayısıyla sadece sistemsel bir reform değil, aynı zamanda hukuka olan güveni yeniden tesis edecek bir yeniden yapılanma ihtiyacı düşüncesi doğurularak bununla ilgili adımlar atılmasının önünü açmıştır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yürütme yetkisinin merkezileştirilmesi, bazı çevrelerce "krizleri daha hızlı çözmeye" yönelik bir adım olarak görülse de, birçok vatandaş için yasama ve yargının gölgede bırakıldığı bir sistemin işareti olmuştur. Bu noktada yeni anayasa talebi yalnızca iktidar çevrelerinden değil, farklı siyasi yelpazelerden ve akademik olan ortamlardan da yükselmeye başlamıştır.

Özellikle son yıllarda, sosyal medya üzerinden ifade özgürlüğü sınırlarının tartışılması, üniversitelerde akademik özgürlük konusunun gündeme gelmesi ve ekonomik kriz ortamında sosyal devlet ilkesinin sorgulanması, mevcut anayasanın çağın gerekliliklerine cevap vermediği yönündeki görüşleri pekiştirilmesine yol açmıştır.

Yeni anayasa tartışmalarında halkın kafasını en çok kurcalayan sorulardan biri ise hep aynıdır: “İlk dört madde değişecek mi?”

Değiştirilebilir mi? Bu dört madde Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşı niteliğinde olup anayasanın başlangıcında yer alır. Cumhuriyet rejimi, laiklik, devletin üniter yapısı ve Türkçenin resmi dil olması gibi ilkeleri içerir. Anayasa’nın 4. maddesi ise bu maddelerin değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olduğunu açıkça belirtir. Bu nedenle, iktidar da muhalefet de yeni anayasa taleplerinde bu maddelerin “dokunulmaz” olduğu yönünde ortak bir tutum sergilemekte mecburdurlar.

Ancak buradaki hassasiyet sadece teknik bir koruma değil, Türkiye’de anayasa meselesi bir kimlik meselesi haline gelmiştir. O yüzden herhangi bir anayasa değişikliği girişimi, geniş toplumsal uzlaşı olmadan adım atılamayacak bir hassasiyet alanıdır. Yeni bir anayasanın gerçek anlamda kabul görmesi için sadece parlamentoda değil, toplumun vicdanında da onaylanması gerekir.

Bugün geldiğimiz noktada, anayasa değişikliği talepleri sadece sistemle sınırlı değil. İnsanlar daha fazla adalet, daha fazla şeffaflık, daha fazla denetim ve daha fazla özgürlük istiyor. Bütün bu beklentileri karşılayacak bir anayasa, ancak tüm paydaşların katılımıyla ve halkın onayıyla oluşturulabilir. Aksi halde ortaya çıkacak metin, yalnızca mevcut sistemi süsleyen bir metin olmaktan öteye gidemez.

Yeni Bir Başlangıç Mümkün mü?

Sonuç olarak 1982 senesine dayanan yeni anayasa meselesi, Türkiye için bir "lüks" değil, gecikmiş bir zorunluluk diyebiliriz. Ancak bu metin, sadece hukukçuların ya da siyasetçilerin hazırlayacağı bir belge olmayıp aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin sesi, umudu ve teminatı olmalıdır. Yeni anayasa, aynı zamanda yeni bir toplumsal sözleşme anlamına gelmelidir.

Ancak burada asıl mesele, “anayasa değiştirilsin mi?” sorusu değil; “bu değişim kimin için ve nasıl olacak?” sorusudur. Eğer yapılacak yeni anayasa, yalnızca belli bir siyasi iradenin vizyonunu yansıtacaksa, toplumun geriye kalan büyük çoğunluğu için temsil anlamını yitirecektir. Bu da anayasanın birleştirici değil, ayrıştırıcı bir belgeye dönüşmesi riskini doğurabilir.

Türkiye bugün kritik bir eşikte. Yeni anayasa, geçmişin hatalarını tekrar etmeden, geleceğe daha sağlam adımlarla yürümemizi sağlayacak bir temel olabilir. Ama bu temel, ancak ortak akıl ve toplumsal vicdanla atılırsa güçlü olur.

Görsel: Unplash / Tingey Injury Law Firm



Yorumlar

En çok okunanlar

Toryum Teknolojisi ve Ülkemizin Enerji Potansiyeli

Açılım Süreci: Türkiye’nin Barışa Yolculuğu